29 Aralık 2007 Cumartesi

Kredi kartları ne kadar güvenli ya da kartlara ne kadar güvenmeli ?

Geçtiğimiz akşam 1 dakikalık bir süre için de olsa oldukça endişelendim. Cüzdanımda duran eski sim kartımı bir arkadaşımın numarasına bakmak için çıkardım, numarayı not edip, kartı tekrar cüzdanıma yerleştirdim. Tam cüzdanımı çekmeceye koyacaktım ki Fransa’da kullandığım hesaba ait banka kartının yerinde olmadığını gördüm. Burada yazmasam daha iyi olacak ama bir Türk’ün bu tip durumlarda verdiği tepki olan o ayıp(!) kelimeyi gayet de içten bir şekilde telafuz ettim. İlk iş montumun ve pantalonumun ceplerini yoklamak oldu. Kart orada değildi. Bankayı mı arasam diye düşündüm. Derdimi telefonda Fransızca anlatana kadar yıl geçeceğinden vazgeçtim. En iyisi internetten hesabımdaki para duruyor mu diye kontrol etmekti. Ama odamda iki gündür internet yoktu. Cuma akşamı kesilen bağlantının Pazartesi’den önce yapılması Fransızlardan beklediğim bir şey değildi, zira dandik bir bağlantıya ayda 20 euro alıp köşe olan ve ikinci bir seçeneğimiz olmadığından başımıza tekel kesilen şirket, hafta sonları çalışmıyordu. Bilgisayarımı yüklenip 20 dakika yürüyüş mesafesindeki bir başka yurda gidip internete girmeye karar verdim ki gayri ihtiyari öğrenci kartımla indirimli ulaşım kartımı koyduğum kılıfı elime alınca banka kartımın da onun içinde olduğunu gördüm ve derin bir oh çektim. Yaşadığım gerilim ve heyecan dolu bu uzun mu uzun bir dakika, zaman geçtikçe cüzdanımdaki sayısı pıtırak gibi çoğalan kredi ve banka kartlarının güvenliği hakkında derin düşüncelere dalmama sebep oldu. Özellikle internet üzerinden yaptığımız harcamalar konusunda çok ciddi bir güvenlik riski olduğuna kani oldum. Bir dakikalık kıssadan payıma düşen hisse de bu oldu.

Kredi ve banka kartlarını alış verişlerimizde, bankamatiklerde ya da internet bankacılığı işlemlerinde kullanmak tam manasıyla olmasa da güvenli olarak tanımlanabilir. Saydığım işlemler arasında en az güvenli olan alış veriş ve bankamatiklerde yaptıklarımız. Sebebi ise gayet basit. Özellikle alış veriş yaparken tuşladığımız şifrenin bir başkası tarafından görülmesi işten bile değil. Kişisel bilgi denilen kavramın belki de en kişiselleştiği noktalardan birisi bu şifreler. Kartımızın kopyalanması ya da çalınması durumunda bu şifreye sahip olan bir insan biz durumu farkedip bankayı bilgilendirene kadar hesabımızdaki tüm parayı kullanabilir. İşin kötü yanı bu süre bazı durumlarda kartı kaybettikten ya da çaldırdıktan günler veya haftalar sonrası olabiliyor. Hadi olan paranızı çaldırdınız, sıfıra vurdunuz. Aynı şeyin kredi kartınızın başına geldiğini düşündüğünüzde sahip olmadığınız parayı elin oğlu çatır çatır harcayacak ve borcunu ödemek de size düşecektir. Elbette çalınma durumuyla ilgili yasal işlem yaptırıp hırsızı bulmak günümüz teknolojisinde çok da zor bir şey değil ama teknoloji yüksek olasılıkla giden paranızı yerine getirmeyecek, size de bol buzlu bir su içmek düşecektir.

İnternet şubesinde yapılan işlemler sırasında bol haneli birden çok şifre girdiğiniz için bu şifreleri kaptırmadığınız sürece –ki bir başkası tarafından görülüp, not edilme olasılığı gayet düşük- rahat uyuyabilirsiniz. Burada bir başka önemli nokta da bilgisayarınız için gerekli güvenlik tedbirlerini alıp almadığınız. Tercihen bir başkasının bilgisayarından, hele ki internet kafe, okul laboratuarı gibi envai çeşit insanın kullanığı bilgisayarlardan parasal bir işlem yapmamanız sizin hayrınıza olacaktır. Biraz paranoyaksanız basit bir bilgi formunu dahi güvenliğinden emin olamayacağınız bilgisayarlardan doldurmamanızda yarar var. Kendi bilgisayarınızda anti-virüs, anti-spy, firewall gibi artık standart halini almış olan tedbirleri almışsanız, psikopat bir hacker’ın size kafayı takmaması halinde gayet güvenli bir şekilde işlemlerinizi gerçekleştirebilirsiniz.

Tüm bu saydıklarımın dışında güvenlik tedbiri olarak yerlerde süründüğüne inandığım işlem türü ise internet üzerinde banka ya da kredi kartını kullanarak alış veriş yapmak. Bu tip işlemler için hiçbir şifre, parola vs gerekmiyor. Kartınızı o ya da bu şekilde eline geçiren kişi, kartın üzerinde yazılı kart numarası, son kullanma tarihi ve güvenlik kodu bilgileriyle (ne biçim bir güvenlik koduysa artık, kartın üzerinde yazıyor) iflahınızı kurutabilir. Benim bir tarafımın üç buçuk atmasının sebebi de buydu zaten. Kartımı internete kapatmayı dahi düşündüm, ancak bu da hayatı kendime zorlaştırmaktan başka bir işe yaramayacaktı. Burada kısa bir süre daha kalacağım, yine de yarın bankaya gidip internet işlemlerine kapatın şu kartı diyebilirim. Uzun vadede hiç akıl karı değil.

Peki riskler nasıl azaltılabilir? Aslında gayet basit çözümler mevcut. Fiziksel olarak yaptığımız alış verişlerde şifre girdiğimiz pos cihazlarının, amiyane tabirle eşşek kadar köşeleri olmalı. İçine elimizi bütünüyle alacak olan bu köşeler, bir başkasının şifremizi görmesini imkansız hale getirmeli. Bu şekilde üretilen kimi makineler var, ancak bunun yasal olarak zorunlu hale getirilmesi lazım ki risk büyük ölçüde ortadan kalksın. İnternet üzerinde alış veriş içinse yapılacak şey şu an girdiğimiz verilere ilaveten kartın üzerinde bulunmayacak ve yalnızca kart sahibinin bileceği yeni bir şifre eklemek. Bu durumda kartımız çalınsa bile üzerindeki bilgilerle internet üzerinden alış veriş yapmak imkansız hale gelecektir.

Siz siz olun ara sıra kartlarınız yerinde duruyor mu diye cüzdanınızı kontrol edin. Herkese güvenli, dertsiz ve tasasız günler dilerim.

Hiç yorum yok: