2 Temmuz 2008 Çarşamba

www.keyfehli.net

Nicedir planladığım, biraz tembellikten, biraz da vakitsizlikten yapamadığım bloğumu taşıma işini nihayet gerçekleştirdim. Bu blog bir süre daha açık kalacak, ancak yeni yazıları okumak istiyorsanız sizi www.keyfehli.net'e beklerim efendim :)

19 Haziran 2008 Perşembe

RSS Takibi vs Zaman

Gözlemlediğim kadarıyla Türkiye’de kullanımı henüz yeterli seviyede olmasa da, web üzerinde takip etmek istediğimiz içeriğe (blog, video, gazete vs) ait güncellemeleri bize ilgili siteyi ziyaret etmeden haberdar etme kolaylığını sağlayan RSS okuyucular, bilinçli kullanıcıların vazgeçilmezleri. Piyasada bir çok alternatif mevcut. Benim favorimse Google Reader, herkese de şiddetle tavsiye ederim.

RSS hizmeti vermeyen site neredeyse kalmadı, beğendiğimiz her web sayfasını RSS aboneliğimize ekledik ve bir zaman sonra takip etmek istediğimiz yayınların içerisinde kaybolur duruma geldik. Bir ara günde 1000’in üzerinde güncelleme ile karşı karşıya kalıyordum ki hepsini okumam, takip etmem zamanın çok değerli ve her halükarda yetersiz olduğu modern zamanlarda (bu tamlamayı kullanmayı seviyorum :D) imkansızdı. Ben de küçük bir temizliğe gittim haliyle. Takip ettiğim yayınları yeniden kategorize ettim, benzer içeriği sağlayan siteler arasında tercih yaptım, haber sitelerinden de vazgeçtim ve şimdilik istediğim içeriği verimli bir şekilde takip edebilecek duruma geldim. Gönül daha fazlasını istiyor tabii, şunu da eklesem diyorum, ekliyorum, sonraysa “bunların hepsini okuyamıyorum” diyip yeni bir temizliğe girişiyorum.

Bu post’u yazma isteğini açığa çıkaran etkense yine RSS yoluyla takip ettiğim Google Tutor sitesinde yayınlanan “5 Excellent Productivity Tips For Google Reader” makalesi oldu. Google Reader kullanıyorsanız bir göz atmanızı öneririm.

Görünen o ki herkes aynı dertten muzdarip, okumak, izlemek, görmek istiyoruz ama yetemiyoruz :D

10 Haziran 2008 Salı

Euro 2008

Bir önceki gün Almanya-Romanya maçının ilk yarısını izlediğimde Almanya’nın kupanın en önemli favorilerinden biri olduğu, favori olmayı geçtim izlemesi en keyifli takımların başında geldiği kanısındaydım. Dünkü Hollanda-İtalya maçı ise keyfin tepe noktasıydı sanırım. Uzun zamandır bir futbol maçından bu kadar zevk aldığımı hatırlamıyorum. İlk 10 dakika İtalya bu kupayı da alacak herhalde dedim, kalan 80 dakikada ise tükürdüğümü yalamakla meşguldüm. Hollanda (Ömer Üründül üslubuyla söylemek gerekirse) modern futbolun tüm gerekliliklerini yerine getirdi. İtalya ise “Bu takım artık çok yaşlı” diye bağırmaktaydı sanki. Tabii İtalya’nın sağı solu belli olmaz, yine finalde görebiliriz onları. Futbol ekolü sağlam ülkeler çok yüksek performans göstermeseler de, ezberledikleri anlayışla turnuvalarda çok iyi dereceler alabiliyorlar. Ancak dünkü maçtan sonra kupayı Hollanda’nın almasını dilemekteyim. Futbolu güzelleştirenler karşılığını almalı zira...

6 Haziran 2008 Cuma

Sessizlik

Susmak çözümdür bazen...

5 Haziran 2008 Perşembe

Arthur Zico

Beyaz Pele bu diyarlardan gidecek gibi gözüküyor. Aziz Yıldırım ve tayfası bu özel adamdan memnun değil anlaşılan.

Küçük bir çocukken Fenerbahçe taraftarıydım. Ailemde herkes Fenerbahçe’yi tutuyordu zira. 9-10 yaşlarına geldiğimde ise gerek o dönemdeki efsane takımın varlığı, gerekse de yakın arkadaşlarımın etkisiyle Beşiktaş’lı olmaya karar vermiştim. Verdiğim karardan hiç pişman olmadım, tüpçünün varlığına rağmen...

Beşiktaş’ı desteklemeye başladıktan sonra (belki de eski duygularımı tamamen ortadan kaldırmak için) farkında olmadan Fenerbahçe’ye karşı bir antipati oluşmaya başladı içimde. Ali Şen ve Aziz Yıldırım gibi meşrebi meşrebime uymayan insanların Fenerbahçe başkanlıkları da bu antipatimi fazlasıyla arttırdı.

Son dönemde ise Aziz Yıldırım’ın devam eden mevcudiyetine rağmen daha sempatiyle baktığımı farkettim bu takıma. Bu sempatinin sebebi ise tek bir isimdi : Arthur Zico, nam-ı değer Beyaz Pele.

NTV spor’da izlediğim Zico belgeseli, kendisinin verdiği demeçlerdeki insancıl ve centilmen üslubu futbolun çirkin ortamında, en azından bu ülke sınırları içerisinde görmeye pek alışık olmadığımız bir insanla karşı karşıya olduğumuzun göstergesiydi.

Fenerbahçe bu sezonu tarihinin en büyük Avrupa başarısıyla tamamladı. Şampiyonluğu ise Galatasaray’a kaptırdı. Şüphesiz ki bugün Fenerbahçe’nin Avrupa’da geldiği noktada bundan 5 sene önce Cristoph Daum’un göreve gelmesiyle başlatılan hamlenin büyük payı var. Mevcut takımla beş sene önceki takımın futbol mantelitesi arasında çok büyük farklar yok, bu da futbolda istikrarın ne kadar önemli bir öğe olduğunun göstergesi.

Daum’un ardından tam da takımın Avrupa ve dünya gündeminde yer edinmesini sağlayacak Zico’yu doğru bir hamle ile göreve getirdi FB yönetimi. Zico da doğruyu yaparak takımla çok oynamadı, küçük rötuşlarla işleyen çarkların verimliliğini arttırdı. Yine de ne yöneticilerini ne de futbolu ne kadar bildiği meçhul futbol yazarlarını memnun edemedi.

Bir takımın teknik direktörü elbette önemlidir, ama hoca seçiminden önce o kulüpte işlerin nasıl yürüdüğü, işleyen bir sistemin varlığı gibi unsurlar önceliklidir. Fenerbahçe ama öyle am a böyle bir sistem oluşturmayı başardı, yönteminin doğruluğu yanlışlığı ayrı bir tartışma konusu. Sistemi olan bir takım, çok kötü bir hoca tercihi yapılmadıktan sonra belli bir seviyeye gelir ki Fenerbahçe’nin geldiği seviye bunun bir göstergesidir.

Belki Zico dünyanın en iyi hocası değil, hatta en üst düzey hocalardan olmadığını da varsayabiliriz. Ama takımın imajına eklediği positif katkının onun teknik direktörlük konusundaki eksikliklerini (artık neyse o eksiklikler) fazlasıyla kapattığı gün gibi aşikardır. Dünyanın diğer ucunda kimse Aziz Yıldırım’ı ya da Fenerbahçe’yi bilmez. Ancak o Fenerbahçe Zico’nun takımı olduğu zaman yavaş yavaş tanınırlığı artar. Doğru strateji yürütülerek elde edilen uzun vadeli başarılar da bu tanınırlığın seviyesini gün geçtikçe yükseltir. Brezilya’nın 16-17 yaşında Avrupa devlerine gelip birkaç senede dünyanın önde gelen yıldızlarına dönüşen yetenekleri Zico’nun tüm dünyada popülaritesi artmaya başlayan takımına gelmeyi severek kabul ederler. Benzer bir durum yaşı 30’a gelmiş ama hala verimliliği yüksek yıldızlar için de geçerlidir.

Fenerbahçe Zico’nun yerine çok daha iyi bir hoca getirebilir ve bu seneki başarısının üstüne de koyabilir. Yine de ortaya çıkacak toplam değerin Zico’nun takımınkinden daha fazla olacağı konusunda şüphelerim var. Fenerbahçe’nin stratejik bir hata yaptığını düşünmekteyim.

Yapılan hamlenin doğruluğunu ya da yanlışlığını zaman gösterecek. Bizlerse son dönemde buralara yolu düşen en beyefendi adamlardan biriyle vedalaşmak durumundayız.

Umarım Zico bundan sonraki durağında da en az Fenerbahçe’deki kadar başarılı olur. Kendisini bir gün Beşiktaş’ın başında görmek beni çok mutlu eder, tüpçünün ve mafyacılık oynayan abinin olmadığı bir ortamda tabii...

Yolun açık olsun Beyaz Pele...